Deniz Kilislioğlu

Deniz Kilislioğlu

deniz.kilislioglu@ntv.com.tr

Tüm Yazıları

Ağırlığını terör örgütü YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG), 11 Haziran’da yapmayı planladığı yasadışı seçimi bir kez daha ertelemek zorunda kaldı. SDG yeni tarihi 18 Ağustos diye duyurdu, dolayısıyla seçim bu haliyle iptal edilmiş değil ve bu konu kapanmadı.

Türkiye’nin uyguladığı baskının, bu sonuçta dolaylı bir etkisi olduğu açık. Washington’ın Ankara’dan gönderilen “Bu seçime izin vermeyin” mesajlarını aldığı da… Seçimi erteleme kararının alınmasından bir gün önce ABD’li yetkililerle yaptığım görüşmelere dair notları paylaşayım.

Haberin Devamı

Öncelikle şunu söyleyelim: ‘Erteleme kararı’ bilgisi ABD tarafında vardı. Öyle ki, konuştuğum ABD’li yetkili “Seçimin erteleneceğine dair bir açıklama gelecek” ifadesini kullandı. Ne zaman olacağına dönük soruma, “Çok kısa bir süre içinde” dedi. “Kesin mi?” ısrarıma da verdiği yanıt şuydu:

“SDG’nin çok üst düzey isimlerinden ABD tarafına bu mesaj iletildi’. 24 saat geçmeden de o açıklama geldi. (Türk basınında perşembe günü çıkan bazı haberlerden de anlıyoruz ki, bu bilgi Ankara’da da vardı.)

ABD samimi mi?

ABD, 2013’ten bu yana YPG ile kendi ifadeleriyle “DAEŞ’e karşı taktik ortaklık” yürütüyor. Bu yasadışı seçim tartışmalarında öne çıkarılan sorulardan biri de şuydu: Gelinen noktada ABD yönetimi YPG’yi kontrol edemiyor mu? ABD’nin istemediği bir seçimi yaptırmayacağı, buna örgüt üstündeki gücünün yeteceği açık. Zaten, konuştuğum ABD’li yetkilinin sözlerinden ‘YPG’yi kontrol edemediklerine dair bir endişe’ sezmedim. Sözlerinden, asıl Türkiye’nin örgütün bu gayrimeşru seçim karşısında atacağı adımı düşündüklerini anladım. Nitekim Ankara “Gerekli karşılığı vereceğini” en üst düzeyde duyurmuştu.

Türkiye’nin 2019’da -ABD ve Rusya ile ayrı ayrı varılan mutabakat karşılığında- yarım bıraktığı Barış Pınarı harekâtını bitirmek için adım atması, Suriye’nin kuzeyinde dengeyi bozacaktı. Özetle ABD, burada bir kâr-zarar analizi yapmış gibi görünüyor. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel’in yaptığı, “Suriye’de özgür, adil, şeffaf ve kapsayıcı seçim için gerekli koşulların sağlandığını düşünmüyoruz” açıklamasındaki “zamanlama” vurgusunun arka planında bu yatıyor olabilir.

Haberin Devamı

ABD ve Türkiye ne konuşuyor?

Son dönemde ABD ve Türkiye arasında canlandırılmış bir “ikili terörle mücadele istişare mekanizması” var. İlk toplantısı, ABD Dışişleri Bakanlığı Terörle Mücadele Koordinatörü Büyükelçi Elizabeth Richard başkanlığında Nisan ayında Ankara’da yapılmıştı. Şimdi ikinci toplantının hazırlıkları var.

Konuştuğum ABD’li yetkili “henüz tarihin netleşmediğini, takvimin belirlenmeye çalışıldığını” söyledi. Peki pozisyonlar değişmemişken, iki ülke neyi görüşüyor? Bu soruyu sorduğum ABD’li yetkili, “DAEŞ ile mücadeleyi görüşüyoruz” dedi. Türkiye’nin DAEŞ ile mücadele gibi bir sorunu yok; ama YPG ile ilgili bir sorunu varken, neden sadece DAEŞ’i konuşmak için masaya otursun?

ABD malum Kasım ayında seçime hazırlanıyor, eski başkan Donald Trump’ın göreve gelmesi durumunda yarım bırakılan asker çekme ihtimalini hayata sokması sonrası “PYD’nin ne olacağı, DAEŞ’le mücadelede Türk-ABD işbirliği formülleri” konuşuluyor olabilir.

Haberin Devamı

Suriye muhalefeti gözü Esad’da

Bu arada Suriye muhalefeti de gelişmeleri diken üstünde izliyor. Onların gözü de Beşar Esad ve PYD-YPG arasındaki temaslarda. Zira alanda bir yandan ABD’nin diğer yandan da İran’ın alanını daraltmak için PYD ile Esad’ın arasını bulmaya çalıştığına dair şüpheler var. Esad’ın “Birkaç ay içinde sorunu kendi sınırlarımız için çözerim” sözünün bir iş birliği ya da müzakereye dönüp dönmeyeceğini merak ediyor.

Konuştuğum üst düzey bir Suriyeli muhalif, Kuzey Suriye’nin PYD’de de değil Esad’ın kontrolünde olmasını’ tercih edebilecek Ankara’nın aksine, Esad formülüne şiddetle karşı olduklarını tekrarladı. Yetkili, ‘Esad’lı hiçbir formül bizim için kabul edilemez. Bu bunca yıllık çabamızın sıfırlanması anlamına gelir.’ dedi. Ankara muhalifleri başından beri destekledi; ancak Türkiye’nin önceliğinin sınırlarında kurulacak bir terör devletinin önünü kesmek olduğu da unutulmamalı.